Bazen sorman gereken tek soru vardır…

“Bunları karar vermeden önce düşünmediğime inanamıyorum.” dedim cansız bir sesle. “Bu kararımın bu gibi etkileri olacağı çok açık olmalıydı. İşte hep böyleyim ben, aklıma düştü mü düşüyorum yola, sorun çıkarsa çözerim elbet diyorum sanırım. Ama keşke düşünseydim…”

“Ama senin gücün de burada…” dedi arkadaşım. “Ben bazen şu kararı versem sonra bu olur, sonra şuna da karar vermek gerekir, sonra şunu da planlamak gerekir diye düşünüp, düşünmekten yorulup vaz geçiyorum.”

Nasıl karar verdiğimiz hayatımızın kalitesi ve rotası açısından en önemli özelliklerden biri. Bazılarımız baştan çok plan yapmadan, tartmadan karar verip hızlıca harekete geçiyor, bazılarımızsa karar vermeden önce her bir detayı gözden geçirmek, bir domino taşı etkisi var mı, sistemde neler bu karardan etkilenir düşünmek, düşünmek ve düşünmek istiyor.

Birinci grup daha kolay risk alanlar, belki hayatta daha çok kaybedenler, ama aynı zamanda daha çok fırsat da yakalayanlar. İkinci grup tedbirliler, belki hayatta daha az yanılanlar, ama keşke deneseydim deme ihtimali yüksekler…

İnsan karar vermekte çok zorlanan bir varlık. Bu yazıda kendimizi rasyonel, mantıklı karar alan varlıklar olarak tanımlamamızın ne kadar hatalı olduğunu ve karar alma süreçlerimizdeki bazı sıkıntıları özetlemeye çalışmıştım.

Malcolm Gladwell, “Blink” kitabında insanın bilinçaltının ne kadar kuvvetli bir bilgisayar olduğunu deneylerle anlatır. Bir itfaiye şefini örnek verir mesela, yangın alarmı gelen bir eve giren ekip yangına dair bir iz göremezken şef birden “herkes dışarı” diye bağırır, ve herkes dışarı çıktığı an ev patlar… şefe sorarlar nereden anladığını, önce mantıklı bir cevap veremez, sonradan yılların deneyiminin getirdiği bazı ipuçlarının birleştiği ortaya çıkar: ev olması gerekenden de sessizdir, kulakları hafifçe ısınmıştır… beyin devreye girmeden, veya girecek kadar “gözle görünür ipucu” fark etmeden bilinçaltı ve önsezi devreye girer.

Rollo May, “Kendini Arayan İnsan” kitabında, kendi ile bağlantıda bir kişinin yanlış karar verme ihtimalinin azlığına dikkat çeker. Kendi ile bağlantıda olmak demek, hislerimiz ve bedenimizle bağlantıda olmak demek. Hisler ve beden aslında yanlış karar vermekten korur bizleri, ama günümüzde hislerinin farkında olan o kadar az ki, bu çok önemli parçamızı kullanamıyor, yerine uzun düşünmeler, kıyaslamalar, kazanç-kayıp tabloları koyuyoruz. İçimizde sıkıntı yaratan kararları sorgulamak gerekirken beynimizle sıkıntıyı dağıtmaya çalışıyoruz. Bedenimiz midemizde bir sıkışma hissi ile bize ikinci uyarıyı gönderiyor, sodaya uzanıyoruz.

İş mi değiştireceğiz? Oturup maaş, yan haklar, kariyer olanakları, eğitim olanakları tek tek listeliyoruz, Bu yazıda aslında bu kıyaslamaları yaparken ıskaladıklarımızdan bahsetmiştim.

Dolayısıyla analysis-paralysis denen olguyu hayatımıza çekebiliyoruz: fazla düşünmekten ve fazla analiz etmekten paralize olup harekete geçemez oluyoruz.

Harekete geçememek ise zaten bünyenin en istediği durum. Evrendeki herşey gibi bünye de minimum enerji harcamak ister, harekete geçmemek bu kurala uygun süper bir seçenek, sağlam bir değişim direncidir.

Diğer yandan harekete geçmezseniz konfor alanınızda, yani alıştığınız yerde kalırsınız. Dert şudur ki, adına konfor dendiğine bakmayın, her zaman sizin için en konforlusu değildir o alan. Sadece alışkanlıktan ibarettir. Bir isim verecek olsam uyuşma alanı derdim sanırım.

Sadece bunlarla bitse iyi. Tüm detaylara hakim olmadan karar vermek istemeyenler, tüm detaylara hakim olmak ne kadar mümkün?

Ve yine unutmadan, her gün yeni bir sensiniz, bugün verdiğiniz kararı yarın beğenmemeniz, yolu azıcık değiştirmek istemeniz, başka hedefin iyi olacağına dair bir içgörü geliştirmeniz de olası. Bu yazıda anlattığım üzere kararlı olmakla kararlarının tutsağı olmak arasındaki farkı da akılda tutmakta fayda var.

İşte bütünnnn bu sebeplerden, bazen kendinize sormanız gereken tek soru vardır:

“Ben gerçekten ne istiyorum?”

Ve sonra da tüm benliğinizle kendinizi dinlemeniz gerekir.

Aklınıza gelen seçeneklerin üzerinizde yarattığı etkiyi algılamanız gerekir.

Duygularınız, bedeniniz, rüyalarınız, hepsi bir olup size cevabı verecektir…

Image courtesy of Sura Nuralpradid http://www.freedigitalphotos.net

Reklam

Bazen sorman gereken tek soru vardır…” için bir yanıt

  1. öğretmenlerimiz hep derdi ya ilk düşündüğün cevap doğru olandır. Sınavda bu gerçeği görmezden gelerek cevabı uzun uzadıya düşünürken bildiğimiz cevabı unuturuz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s