Tek başına da olsa fikrine sahip çıkabilmek…

groupthinkİş hayatımızın ilk yıllarına çoğu zaman ateşli bir motivasyonla başlıyoruz. Girdiğimiz kurumda kendi bakış açımıza göre daha iyi/doğru/hızlı/düzgün/adil yapılabileceğini düşündüğümüz ne varsa sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Ancak fikirler dinlenmedikçe, o iş burada öyle olmaz dendikçe, hiyerarşi değişime karşı durdukça motivasyonumuz yavaş yavaş tükeniyor. “Lan oğlum sen mi kurtaracan şirketi?”ciler de cabası (yazmadan durulamayan not: bu kişiler parmak oynatmaktan haz etmedikleri için parmak oynatmayanlar çoğalsın ki aralarında görünmez olsunlar isterler).

Mülakatlarda ve sosyal medyada bu çerçevede motivasyonu diplerde arkadaşlara çok rastlıyorum. İçten içe onları kemiren fikirlerinin hayata geçememesinin sonucu kırgınlık ve değerlerinin üzerinde tepinilmesinin yarattığı kızgınlık, garip bir ruh haline sokuyor onları. Örselenmiş de olsa içlerinde taşıdıkları değerler (dürüstlük, etiklik, sadakat, başarı, mükemmellik vs) sayesinde asla Lan oğlum’cu seviyesine inmeyecek olan bu kişiler, gerek ifadeleri gerek seslerine sinmiş hayal kırıklıklarını gizle(ye)mezler, anlattıkları hikayelerde veya sosyal medyada çattıkları figürlerde satır aralarında duyarsınız susturulamayan isyanlarını.

İşte bu ruh halinde iseniz söyleyecek birkaç sözüm var:

  • Öncelikle iş hayatında her önerinizin hayata geçemeyeceği gerçeğine alışmak ve bunu kişiselleştirmemekte fayda var. Bulunduğumuz yerden gördüğümüz açı dar, bir yukarıdaki basamaktan daha genişi, en tepeden daha da genişi görünüyor. Bazen daha geniş bir açıdan baktığınızda öneriniz daha iyi/doğru/hızlı/düzgün/adil olmayabiliyor. Bu olasılığa yer vermek olayı kişiselleştirmemek, benim fikrim olmadı dememek için önemli bir adım olabiliyor.
  • Öneriniz bugün hayata geçmediyse de hayata geçmesinin ilk adımını atmış olabilirsiniz. Değişim birden bire olmaz, değişime direnç insan doğasında var, insan doğası konfor alanından uzaklaşmayı sevmiyor. Ancak siz bir fitili ateşlemiş olabilirsiniz. Hiç ummadığınız bir zamanda, bazen (inanın) seneler sonra, başta büyük bir tepki ile karşılanmış fikriniz çok doğal karşılanabilir ve hızlıca hayata geçirilebilir. Değişim için önce insanların durumu hazmetmesi gerekir çünkü. Bu durumda yapılacak en iyi şey, fikrinizi öldürmeyip, zaman zaman tekrar gündeme getirmek, ilgili kişilerle daha ayrıntılı anlatabileceğiniz zamanları kollayarak konuyu paylaşmak olabilir.
  • Bazen fikrinizin bir zaman sonra aniden başkası tarafından gündeme getirildiğini görebilirsiniz. İş hayatında gördüğüm çok insan bunu “çalmak” olarak addeder. Oysa Norman Maier tarafından yapılan, Malcom Gladwell’in Blink kitabında geçen halat deneyi gösteriyor ki insanlar bir konuda bir olaydan ilhamlansalar da bunu fark etmiyor, “aklıma geliverdi” ve hatta “aklıma şuradan geldi” gibi hikayeler bile üretebiliyorlar. Kötü niyet değil insan doğası olabilir yani, unutmayın. Ayrıca amaç fikrinizin hayata geçmesi ise, amacınıza farklı yoldan da olsa ulaşmış olursunuz 🙂
  • Her durumda fikirlerinizi kayıt altına almanızı öneririm. Arada da gözden geçirmenizi. Yaratıcılığınızı arttırır, daha iyi fikirler üretmenize yardım eder.
  • Bazen öneriler veya karşıt fikirler sadece grup içi uyumu bozmamak adına (literatürdeki adı ile groupthink) yok sayılırlar. Bu da insanın evrimi sonucu oluşmuş bir tercih aslında, “sürüden ayrılanı kurt kapar” döneminde sürü ile anlaşmak, sürü ile fikir ayrılığı olan kara koyun olmaktan doğal olarak daha yaşamsal bir tercihmiş 🙂 O nedenle insanoğlu ait olduğu grup ile uzlaşmaya daha yatkın. Bu gibi durumlarda akıllı sorular veya sağlam analizler işinize yarayabilir.

Son olarak, ne olursa olsun değerlerinizin ışığında doğru bildiğiniz yoldan vaz geçmemenizi, dolayısıyla kendinizden vaz geçmemenizi öneririm:

  • Yukarıda dedik ki fikriniz belki de değişimin ilk adımıdır. Hadi daha ileri gidelim, belki de 100. maymun sizsinizdir.
  • Kendi değerlerini savunmamak sizi daha mutsuz edecektir. Buradaki püf noktası değerlerinizi ortaya kavga veya zıtlaşma şeklinde değil, sakin ve ikna edici ortaya koymanız. Olmadığı yerde de “elimden geleni yaptım” cümlesine sarılmanız.
  • Bireysel olarak üyesi olduğunuz grubun en iyi kararı vermesine ve en iyi sonuca varmasına katkı yapmak gibi bir sorumluluğunuz var. Maalesef ülkemizde bu hiç konuşulmuyor. Hangi pozisyon veya kademede olursanız olun bu sorumluluğunuzun bilincinde davranmalısınız.
  • Grup içi uyumdan daha ilerisi, kalabalığın söylediğini doğru kabul etmek. Hiç sormadan, sorgulamadan, sadece kalabalık tarafından dillendiriliyor diye doğru olduğunu varsaymak. Aklınızda hep yanlışı çok insan söylediği için doğru kabul eden, tarihe damga vuran gruplar olsun. İleride hatalı düşünen kalabalığın üyesi olma pişmanlığı yerine değerlerinden ayrılmayan kişi olma gururu taşırsınız.

 

Photocredit: freedigitalphotos.net, by pakorn

 

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s