Gerçek performansa giden yol müşterek gayede – #İK2017 Zirve notları 1

800px-seyid_onbashiSeyit Onbaşı’yı bilirsiniz değil mi?

Bilmeyenler için hikayesi burada

Hikayede en can alıcı bölümlerden biri:

Çanakkale savaşından bir gün sonra Seyit Ali Onbaşı’dan top mermisi sırtında fotoğrafı çekilmesi istendi. Seyit Ali Onbaşı ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramadı. Sonra Seyit Ali Onbaşı “Yine savaş çıksın, yine kaldırırım” dedi. Bundan sonra ancak fotoğrafı tahta bir mermiyle çekilebildi.

İşte 15-16 Şubat 2017 tarihlerinde gerçekleşen İK2017’nin bende bıraktığı tat budur.

Zirve’nin en kısa özetini isteseniz, Seyit Onbaşı olmak veya Seyit Onbaşılar yaratmak için müşterek gayeye inanmak şart derim.

Şimdi detaylara hazırsanız, ilham dolu seansların arasında gezinelim:

Tanyer Sönmezer teknolojik trendlerden ve bu trendlerin iş yapış şekillerimize yapacağı etkilerden oluşan baş döndürücü hızda bir sunumla vizyonumuzu ve perspektifimizi genişletmek üzere karşımızdaydı. En çarpıcı tespitlerinden biri şöyle:

“Bu gelişmeler ciddi büyüklükte işgücünü işsiz bırakacak, ancak ciddi büyüklükte de yeni iş fırsatları yaratacak. Hangi tarafta kalacağınız sizin seçiminiz.”

Sunumunu dinlerken tüm dünyada “gündem yapılanlardan” ne kadar uzakta ve ne heyecan verici gelişmeler olduğu gerçeğine döndüm, fark ettim ki aylardır gündem bu gerçekle arama duvar örmüş. Bizi çok heyecanlı ve hızla dönüşecek bir iş hayatı bekliyor, acaba kaçımız buna hazırlanabiliyoruz gündemin sersemletici etkisinden kafamızı kaldırıp? Oysa, Hakan Alp’in vurguladığı gibi “kıyametin öncesindeyiz – vaziyet upheaval”. Ne çalışanlar ne teknoloji eskisi gibi, biz eski yöntemlerle mi karşılayacağız bu değişimi? Mümkün mü?

Bu arada Tanyer Sönmezer’in sunumunu dinlerken bir hayal kurdum. Keşke youtube’a yüklense sunum, keşke İK blogları bu videoyu yayınlasa ve bir seferberlik çağrısı yapsak, keşke erişebildiğimiz kadar İK’cı, yönetici, üst yönetim… seyrettirsek.

Hayalimden tekrar Hakan Alp’in sunumuna döneyim. Bu dönüşüm için İK’cılara bir çağrıda bulundu: durmayın, yılmayın, konuşun. Hatta bir gün birileri sizin fikrinizi kendi bulmuş gibi söylediğinde de gülümseyin – müşterek gaye bunu gerektirir, kredi almak değil işin gerçekleşmesidir asıl olan.

Sonrasında Ahmet Naç’ı dinledik, kendisini medyadan tanıyorsunuz muhtemelen, cesur ve ezber bozan bir öğretmen.

“Benim okulumda spor sahası, resim sınıfı vs yoktu, ya kabullenecektim ya değiştirecektim.”

Nasıl buluyor bu cesareti diye düşündürüyor, buyrun cevabını kendisinden dinleyin, 17:30’dan itibaren dinlemenizi rica ediyorum:

Ahmet Naç, konuşmasında Atatürk’ün “Eğitimde feda edilecek tek fert yoktur” sözünü hatırlatıyor. (Atatürk’ün bu sözünü yeni duyuyor ve bir kez daha her bir cümlesi ile vizyon ortaya koymasına, “müşterek gaye” yaratmasına hayret ediyorum.)

Ahmet Naç, iletişime kapalı bir öğrencisini konuşkan bir bireye dönüştürme çabalarını ve öğrencinin yen halinin annesini nasıl şaşırttığını anlattıktan sonra bir salon İK’cıya döndü, “size İK101 dersi, insanı annesi bile tanımaz siz hiç tanıyamazsınız” dedi (müşterek gaye peşinde normalde kaldıramadığı mermiyi kaldıran Seyit Onbaşı’yı düşündüğümüzde haksız demek de ne kadar mümkün?).

“Yeter ki bir insanı kazanmaya çalışın.”

Ahmet Naç aynı zamanda sunum süresine de uymayan tek konuşmacıydı, beklettiği adam da Yılmaz Erdoğan 🙂

Neden yazdım bunu? Çünkü seyrederken içimden hayretle “yahu adamdaki özgüvene bak, bir salon İK’cıya İK101 öğrenin diyor, Yılmaz Erdoğan’ı bekletiyor” dedim, sonra iç sesim cevap verdi: “o özgüven olmasa ezber bozacak cesaret nereden gelecek?”

Sonra yine ilham verici bir “kendini aşma” hikayesi dinledik, Karsu, yine kendi hikayesini anlattığı TED konuşması:

Kate Sweetman ise müşterek gaye uğruna, “ekibin iyi sonuçlar elde etmesi için bireysel olarak en iyi sonucu elde etmeye çalışmak” için nasıl bir liderlik yapılacağına dair ipuçları verdi:

  1. Ekip üyelerini gerçekten tanımak, arzularını, korkularını, o gün nerede hissettiklerini bilmek
  2. Tüm ekip üyelerinin birbirini desteklemesi.

Özetle gerçek, içten ilgi. Kişinin kendisinin bile yapacağına inanmadığını yapabileceğine inanan bir ekibin varlığı o kişiyi mucizelere götürebilir.

Diana Renner ise sürekli değişimle sarsılan dünyada liderlik için 3 özellikten bahsetti:

  1. Cesaret ve yaralanmaktan korkmamak: olduğun gibi var olmak, bilmiyorum diyebilmek
  2. Merak ve şüphe: cevabı bildiğini düşündüğünde aramaktan vaz geçersin
  3. Tutku ve yılmazlık: hata yaptığında kendine de şefkatle yaklaşabilmek

Brian Chossek ise “müşterek gaye”yi şirkette sürekli gündemde tutmak için 3 yöntem önerdi, ki birincisi son derece basit ve hemen yapılabilir bir yöntem:

  1. Toplantılarda karar verirken, “bu amacımıza nasıl hizmet ediyor?” sorusunu sormak
  2. Müşterek gaye’yi tüm süreçlere entegre etmek
  3. Kişilerin kendi gayelerini bilmek ve bu kişisel gaye ile müşterek gayenin birbirini ne kadar desteklediğine bakmak. Bu etkileşim varsa performans zirve yapıyor.

Bir sunum var daha size özetlemek istediğim, ancak ona ayrı bir yazı geliyor.

Bu yıl içinde bulunduğumuz olumsuz duygulara bir dur diyerek umudumuzu ve geleceğe dair hayallerimizi harlayan Zirve bana çok iyi geldi, cebimde anahtar kelimelerimle çıktım salondan: değişim, heyecan, ilgi, gaye, gelişim… insan.

Not: Daha önceki İK Zirve yazılarımda da değinmiştim: MCT Danışmanlık’ın her yıl çıtayı yükselttiği İK Zirve, Amerika’da ve Avrupa’da yapılan pek çok zirveden ayıran özellik bir teması ve misyonu olması. Diğer zirvelerde toplama sunumları dinliyoruz, bir bütünlük yok, konseptleri böyle. Oysa her sene farklı bir temanın ve misyonun farklı perspektiflerden ele alındığı Zirve’nin bu yönünün Türkiye’de insan kaynakları kavramının ve profesyonellerinin gelişimi için son derece kritik olduğunu düşünüyorum. Emeği geçenlere bir İK profesyoneli olarak teşekkürlerimi iletiyorum.

Bir de tespit : Yabancı konuşmacılar yine bu Zirve’nin Türk İK profesyonellerine en büyük hizmeti, çünkü kendi kabuğumuz ve gündemimiz dışını duyma şansımız onlar. Ancak aynı konuşmacılar gelince, veya aynı kitabı yazmış iki konuşmacı arka arkaya gelince farklı perspektifi değil aynı perspektifi iki sene üst üste duymuş oluyoruz.

Reklam

Gerçek performansa giden yol müşterek gayede – #İK2017 Zirve notları 1’ için 3 yanıt

  1. […] Çok beğendiğim bir soru Şişecam’dan Şengül Arslan’dan geldi: Biz artık kuruma aidiyet istiyor muyuz gerçekten? Yoksa aynı amaca bağlılık mı önemli? Bu konuda da yine 2016’da yazmıştım: Çalışanlarınızı elde tutmak yerineee…. Kişisel fikrim: Kuruma bağlılık uzun vadede kuruma bağımlılık getirir. Şu çok sevdiğimiz paylaştığımız bir video var, Rolls Royce’un arabalarına son çizgiyi çeken abi. Çok beğendik, çok alkışladık da, Rolls Royce bu süreçten vaz geçmeye karar verirse o abi ne iş yapacak, nerede iş bulacak biri bana anlatabilir mi? Aynı amaca bağlılık konusuna gelince, MCT 2017 kongresine dair yazdığım özete bu ismi vermişim, bu konudaki çağrışımları okumak isterseniz buyrun: Gerçek performansa giden yol müşterek gayede – #İK2017 Zirve notları 1 […]

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s