Çok popüler bir konuydu bir zamanlar, aşkın ömrü 3 yıl, üstelik bu bilimsel olarak da kanıtlandı diye ayda bir yazardı gazeteler. Aşk için durum gerçekten böyle midir bilmiyorum, ama konu işe gelince, bir işyerinde 5 senemiz dolduğunda kurtlanmaya başladığımızı düşünüyorum (Y jenerasyonu için bu süre fazla bile :)).
Yeni bir işe başladığınızda ideallerimiz ve enerjimizle işe başlıyoruz, kuruma alışmamız bir yılı buluyor. Sonraki iki yıl öğrenme (tecrübeli olsanız da her kurumun yoğurt yiyişi farklı) ve tüm enerjimizle birşeyler başarmaya çalışmakla geçiyor. Sonraki iki yılda ise baştaki heyecanımız sönmeye başlıyor. Kurumun idealimizde kurduğumuz dünya ile örtüşmeyen yanları gözümüze çok batmaya başlıyor, üstelik geçirdiğimiz seneler kuruma ait iyi özellikleri birer “hijyen faktör”e çeviriyor, yani onları “normal” saymaya ve onların varlığıyla motive olmamaya başlıyoruz. İngilizcede bunun için muhteşem bir söz var, “to take for granted”, ama maalesef Türkçe’de bir karşılığı yok. İş arkadaşlarımıza gelince, başta önyargısız olarak hepsiyle iletişim kurarken, geçirdiğimiz senelerde yaşadıklarımızın olumsuzlarını kara kaplı defterlerde saklıyoruz, ve bu da çevremizle ilişkilerimizde de bozulmalara, kişilerin davranışlarında art niyet aramalara uzanıyor (– ki bunun aşkın ömrünü de azaltan faktör olduğunu düşünüyorum o ayrı :))
Tanıdık geldi mi? Bu durumda yeni bir işe geçmek bir seçenek tabii. Eski bir iş arkadaşım vardı, “5 yılım doldu acilen iş değiştirmeliyim yoksa körelirim” der dururdu. Peki ya iş değiştirmek istemiyorsanız? Aslında çalıştığınız kurumdan memnun ama kendinizi tükenmiş hissediyorsanız? Bir “şarj olma” ihtiyacındaysanız?
- Farklı projelere dahil olun: tükenmişlik hissiniz işinizin artık monotonlaştığını hissettiğiniz için olabilir. Konunuzun dışına çıkın ve farklı birimlerden gelen kişilerin biraraya geldiği proje gruplarında görev isteyin. Bu süreç iyileştirme grubu olabilir, İK danışma kurulu olabilir, müşteri hizmeti geliştirme çalıştaylarında görev almak olabilir. Bir konuda kurum içi eğitmenlik yapmayı önerebilir, veya yeni işe başlayanlara / yönetici olarak yetiştirilecek çalışanlara koçluk yapmayı önerebilirsiniz. Hem yeni bir beceri kazanmış hem de iş hayatınıza renk katmış olursunuz. Bunun için insan kaynaklarından yönlendirme isteyin.
- Rotasyon isteyin: Kurumunuzda başka bir bölüme transfer olma imkanınız varsa bu seçeneği değerlendirin. Bu durum yöneticiniz ile ilişkiniz yıpranmışsa da çok iy ibir alternatif olabilir. Ayrıca farklı bir bölümde çalışmış olmak kariyer yolunda size artı puanlar getirecektir.
- Kendinizi kurumla sınırlamayın: hobi edinin. Kendinizi sadece kurum ve kurumdaki pozisyonunuzla var hissediyorsanız, işinize çok bağımlı hale gelir ve işinizle ilgili bir terslik olduğunda kendinizi zor toparlarsınız. Eğer uzmanlık alanınızla ilgil kendinizi yeterince “gerçekleştiremiyor” hissediyorsanız, uzmanlığınızı aktarabilecek yeni mecralar arayın: blog açın :), üniversitelerde uzmanlığınızı paylaşın, dergilere yazı yazın, linkedin’de tartışmalara katılın.
- Başka şirketlerin koşullarını öğrenin: başta da bahsettiğim gibi iyi bir kurumda çalışsanız bile bir süre sonra tüm şirketlerde aynı koşullar geçerliymiş hissine kapılabilirsiniz. Arkadaşlarınızdan işyerlerinin koşullarını öğrenin ve kendi kurumunuzun artılarını yok saymanıza böylece engel olun. Maalesef hayattaki herşey gibi kurumlardaki güzellikler de anca kaybedilince kıymete biniyor.
- Değişim yönetimi prensiplerini öğrenin ve unutmayın: tükenmişlik hissiniz “çalışıyorum çabalıyorum bir şey değişmiyor” umutsuzluğundan kaynaklanıyor olabilir. Değişim yönetiminin temel prensiplerini bilirseniz, insanların hayatlarını kolaylaştıracak değişikliklere bile önce karşı çıktıklarını, özellikle de kurumsallaşmış yapılarda değişimin gerçekleşmesinin zaman aldığını da bilir ve bunun sizi yormasına izin vermezsiniz. Dave Ulrich’in The Leadership Code kitabında değişimin önündeki engelleri anlattığı bir bölüm var, aşağıdaki linkte bu bölümü tanıtan (İngilizce) bir video bulabilirsiniz:
http://leadershipcodebook.com/index.php/books/resources/the-leadership-code
(Make things happen – Chapter 3)
- Mükemmel dünya olmadığını kabul edin: bize anlatılan “mükemmel liderlerin özellikleri”nin tümüne sahip bir lider sizin şirketinizde yok diye hayalkırıklığı mı yaşıyorsunuz? O lider hiçbir yerde yok. Mükemmel insan olmadığı gibi mükemmel lider de yok, lider de yönetici de insan sonuçta, hatalarıyla sevaplarıyla. Sistemlerinizde bir adaletsizlik mi gördünüz? Dünya adil bir yer değil ki. Sistemler en adil uygulamaları en standart süreçleri hayata geçirmek üzere tasarlanmış olsa da, hata yapmak insana, dolayısıyla o sistemin kullanıcılarına mahsus…
Tam bana göre bir yazı olmuş. Benim durumumda 5 yıllık ömür doğrudur. Sırf buna bakarak bile yazının geri kalan kısmının doğru olduğunu iddia edebilmek isterdim. Ama “Şarj Olma” yöntemleri sizin şirket için uygulanabilir olsa bile benim son çalıştığım şirkette (siz biliyorsunuz) bahsettiğiniz imkanlardan sadece “blog açabilmek” mümkündü ona da vakit yoktu 🙂
Ayrıca yine siz biliyorsunuz diye katkıda bulunabilmek adına şunu söyleyebilirim ki; tanıdığım şirketlerin %98’inde bahsettiğiniz imkanların hiç birisi yok.Kurum kültürü, İK yapılanmasında sizin kadar yetkin kişilerin olmayışı, şirket yöneticilerinin çalışanlarının kıdemini yükseltmek gibi bir gayretinin olmayışı ve bu durumdan sağlayabilecekleri kazançları bilmemeleri başlıca nedenleridir.
Bu bilgiler ışığında daha ayağı yere basan Türkiye’deki şirketlerin %90’ında uygulanabilecek çözümler üretilmesi, sizin gibi bu konularda akademik düşünebilen kişilerin boyunun borcudur kanaatindeyin. 🙂
En azından benim, 5 yıl sonra yeni işyerimde kullanmak üzere o önerilerinize ihtiyacım var (^_-)
Sizi burada görmek sizden haber almak ne guzel 🙂
Valla yazdıklarınıza yanlış diyemeyeceğim. Kalburustu şirketlerde çalışanlara daha uygun olmuş yazim. Blog acmak için de özel hayata saygılı bir şirket gerekiyor en azından 🙂 Düşüneceğim madem gorev verdiniz 🙂
‘Yetkin kisi’ sıfatına da ayrıca teşekkür ederim :))