X jenerasyonu Y jenerasyonu: Birbirlerini Nasıl Algılıyorlar

İnsan kaynakları ile ilgili akımları ve yazıları takip edenlerin uzun zamandır yazıp çizdiği bir konu jenerasyon farkı ve y nesli. Ama bu konu bu kitlenin dışındakilere uydurma ve abartı geliyordu. Ofiste yeni işe alınanlar hiç de öyle farklı değillerdi, “biraz şımarık ve talepkarlar”dı ama o kadar, hangi jenerasyon farkıydı bu bahsedilen?

Son zamanlarda ise durum değişiyor. Pek çok kişi işyerinde anlam veremediği ve yönetemediği olaylardan bahseder oldu. Bence her fenomen gibi bu konu da Amerika’dan birkaç yıl gecikmeli yansıdı bizlere, o yüzden yeni yeni problemlerin farkına varmaya başlıyoruz.

Problemlerden ilki kurumsal hayata bağımlılık ve bağlılık. Öncelikle yeni nesil kendini çalışmak zorunda hissetmiyor! Anne baba bankası devrede olduğu için böyle bir zorunluluk algıları yok. Ebeveynlerinin herşeyi önlerine sermelerine o kadar alışıklar ki, bir işleri olmasa da onlara güvenebileceklerini biliyorlar. Pek çok yazıda geçen, en son da geçen hafta Hürriyet İK’ya konu olan bir korku bu: yeni neslin iş hayatına dahil olup olmayacağından emin değiliz (Japonya’da bütün gün oyun oynayıp odasından yemek için bile çıkmayan ekstrem örnek hikikomori’ler). Diyelim ki çalışacaklar, bu sefer de kuruma karşı bir bağlılık ve sorumluluk duygusu geliştirmiyorlar. Örneğin bankaların anlı şanlı MT programlarına girenlerden bahsedelim. Bankalar bu programlara binbir türlü sınavla kabul ediyorlar ve ettikten sonra da uzun süreli eğitimlerden geçiriyorlar. Bütün bu badireleri atlatan adaylar eğitimden geçip şubeye geçiyorlar ve hop, 3 gün sonra istifa edenler çıkıyor. Bu durumu bir taraftan, ‘kendilerinden önceki nesiller gibi sevmedikleri işlerde dirsek çürütmeyecekler’ diye olumlu algılayabilirsiniz, ancak diğer taraftan, bu sürecin tümünde kendini neyin beklediğini az buçuk biliyor olmalı bu kişiler. 3 günde ne olabilir? Hangi kurumu 3 gün çalışarak tanıyabilirsin? Gelelim kurumsal algıya: yapılan yatırım ne olacak? Bağlılığı düşük bu nesle yaptığım yatırım daha kuruma geri dönmeden kaç kişi gidecek? Kendisine yapılan yatırımla ilgili hiç sorumluluk hissetmemesi ne anlama geliyor?

Problemlerden bir diğeri yeni neslin liderlik algısı – veya algısızlığı 🙂 Malcolm Gladwell’den aktardığım ( http://wp.me/p223nW-4j ) analizde de görebileceğiniz gibi yeni neslin hiyerarşi algısı yok. Network nesli onlar. Bilgi çok ulaşılabilir olduğu için ofisteki ‘eski’lere saygıları da çok yok. Hatta ‘ilk defa bir nesil kendinden önceki nesilden daha bilgili’ diye iddia edenler var. Şu an işyerinde, zamanında yöneticisinin dediklerini katılmasa dahi konumuna/yaşına/bilgisine hürmetle yapmak durumda olan ve artık dediklerini yaptıracak konuma gelen x nesli ile, kimsenin dediğini yapmaya niyeti olmayan y nesli karşı karşıya. Babası “haftaya tatile gidiyoruz hazırlanın” dediğinde sevinip bavulları hazırlamaya başlayan X nesli ile, babası “kızım tatile ne zaman gidelim?” diyen Y nesli. X’leri bu durum çok zorlarken, aslında bu durum kurumsal hayata bazen olumlu bazen olumsuz yansıyor. Sesi yüksek Y’ler sayesinde kararlar pek çok açı tartışıldıktan sonra alınıyor. Ancak burada ince bir çizgi var, bir yandan da kararlar gereksiz uzayabiliyor. Y’ler her konuda fikirleri alınsın istiyorlar, kurumsal hayat her zaman bu kadar vakit vermiyor insana. Kurumların son derece demokratik olmasını bekliyor y’ler, ancak krizler ve rekabet demokrasiyi değil, karar verip yoluna hızla devam eden liderler gerektirebiliyor, y’ler ise bundan hazzetmiyorlar. (Ama Y’lerin hakkından da bizim minikler gelecek, biraz önce çorapsız yatmak konusunda 8 yaşındaki kızımı 10 dakika konuşup ikna ettim)

Bir diğer konu, sosyal medyayla bu kadar içiçe olmanın y nesli üzerindeki etkisi. Y’lerin dikkat süreleri önemli derecede az – twitter’ı çok takip edenler bilirler, 140 karaktere sığan dev bilgileri okuya okuya uzun metinlere tahammülünüz azalır. Konferans süreleri düşüyor, giderek pek çok konferans 20 dakikalık TED formatına dönüşüyor (eskiden 20 dakika sırf giriş ve kendini tanıtma olurdu :)). Dikkat süreleri az olduğu gibi bir işi yaparken sosyal medyayı takip etmeyi de sürdürüyorlar. Örneğin siz eğitim veriyorsunuz onlar o sırada sms- twit- facebook güncellemesi yazıyorlar veya okuyorlar (verdiğiniz eğitimle alakalı olanlardan bahsetmiyorum). Ama sizi de dinlediklerini iddia ediyorlar. Oysa beyin, düşünme yetimizi kullandığımız 2 görevi ‘multitask’ yapamıyor, otomatiğe aldığınız işlerle düşünmeyi multitask yapabiliyor, ütü ve telefonla konuşmak gibi. Dolayısıyla ya bu nesil eğitimleri falan dinlemiyor, ya da evrim geçirmiş geldiler beyinleri 2 ayrı düşünme eylemini gerçekleştiriyor – sarcasm yapmıyorum hayatta herşeyin olabileceğine inananlardanım 🙂

Tüm bu problemleri gözden geçirdiğimizde önümüzdeki yılın en önemli kurumsal sorunlarından birinin bu konu olacağını öngörmek mümkün, özellikle de geleneksel sektörlerde. Sizlerin bu konudaki deneyimi nedir? Çözüm önerilerinizi paylaşır mısınız – bir sonraki yazıya onları toparlayalım 🙂

Referanslar:

http://blogs.hbr.org/ashkenas/2012/12/get-ready-for-the-new-workforc.html?utm_term=jezrinweb,website,site,design,johor,malaysia,joomla&utm_content=Webdesign,Malaysia,Johor

NEET is a government acronym for people currently “not in education, employment, or training”: http://en.wikipedia.org/wiki/NEET

Stammtisch ekibi: Gülesen Odabaşıoğlu, Selim Aytaç, Aydın Öztoprak, Erdem Sahillioğlu, Sonay Kanber, Çağla Selçuk

Reklam

X jenerasyonu Y jenerasyonu: Birbirlerini Nasıl Algılıyorlar’ için 3 yanıt

  1. Merhabalar Cigdem,

    Hocam muhteşem bir yazı, muhteşem tespitler. Arkadaşlarla da paylaştım.

    Tebrikler, teşekkürler, iyi yıllar.

    ibrahim

    p.s. Aydın Öztoprak, TOBB ETU’deki Aydın Hoca mı?

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s