Yönetim sistemlerini yenilenmiş adalet algısı ve talepleri şekillendirecek

Taraftı insanlar hep. Taraftı ve taraf olduğu gruba ‘adil’ davranılması önceliğiydi ve yeterliydi. Kendi dışındaki insanlara nasıl davranıldığı önceliği olmadığı gibi bu gruplara ‘bağışlanan’ adalete ‘lütuf’ gibi bakıyordu.

Bunu besleyen faktörlerden biri çatışmayı yönetemiyor olmamız ve haklı olma saplantılarımızdan geliyor. Temel Aksoy’un bu konudaki yazısına göz atmanızı öneriyorum.

Ama sonra birşeyler oldu. Gezi değil bu, Gezi kırılmanın toplumun daha geniş bir kısmına yayılma noktası, muhtemelen Gezi öncesi biryerlerde kırılma noktaları var ama ben onları ayırt edecek bir sosyolog değilim. Toplumun bir kısmı bir değişim geçirdi ve Gezi’de bu değişimi geniş kitlelere yaydı. Örneğin #DuranAdam. Eylemi gerçekleştiren Erdem Gündüz’ün daha önce katıldığı eylemlerden biri başörtüsüne özgürlük eylemi. Başörtüsünü savunan hükümete karşı çıkan eylemci başörtüsünü savunuyor. Taraf değil.

Gezi eylemlerinin en büyük ortak söylemi ‘benim hayat tarzıma karışma’ idi. ‘Hükümetin devrilmesini, Başbakan’ın istifa etmesini istiyorum’culara oranla kat kat fazla sayıdaydı bu söylemi benimseyenler. Hatta çoğu meydanlara inmeyip sadece tencere tava çalıyorlardı. Taraf değildi onlar, radikal değişiklikler amaçlamıyorlardı, bana karışma diyorlardı o kadar. İşte tam da bu nedenle Gezi Türkiye’de hiç alışmadığımız bir birleştirici olaya dönüştü. Nilüfer Göle’nin yazısını tavsiye ediyorum.

Bu noktada Gezi’yle beraber pek çok kişide adalet sorgulamaları başladı. İçinde olup tanık oldukları adaletsizlikleri görünce, ve bunların izine medyada rastlamayınca bundan önce kendilerine sunulan ‘resimlerin’ ne kadar adil olup olmadığını sorgulamaya başladı insanlar. Kendi kırmızı çizgilerini sorgulamaya iç hesaplaşmalara gittiler.

Herşeyin temelinde bu ülke vatandaşları olarak adalet algımızın bozuk olmasını görüyorum. Alışverişte ‘bana kaç para olur’ diyen, ‘bu seferlik böyle yapıverin’ diye kural dışı esneklik talep eden, kuyrukta herkesin sıraya geçmesini isteyen ama aradan kaynak yapmayı hedefleyen bizlerin. ‘Bir sistem olsun ama ben sisteme uymayayım’ bizim adalet algımızın temeli. Bunu daha önce bir yazımda da alıntıladığım aşağıdaki yazı çok güzel yansıtıyor:

HILL ÜLKE MÜDÜRÜ HAZAR CANDAN WILSON
Türklerin adalet anlayışı farklı
“İK sistemlerini oluşturan ve geliştiren sonra da tüm dünyaya ihraç eden Batılı toplumlarda genel görüş terfi ve ödül süreçlerinin çok net tanımlanmasıdır. Her şeyin kağıt üzerinde kurallara uygun gerçekleşmesi ve bu kuralların şeffaflıkla herkesle paylaşılıyor ve uygulanıyor olması tercih edilir. Bunun temel nedeni, Doğu toplumlarına göre daha kuralcı olan ve toplumdaki adaleti, kuralların herkese her koşulda uygulanması ile sağlayan Batı toplumlarının bu tip bir sistemi benimsemiş olmasıdır.
Ancak Türkiye gibi adalet duygusunun çoğu zaman istisnalarla sağlandığı bir ülkede sadece kağıt üzerindeki kuralları uygulayarak, çalışanlarınıza adil olduğunuzu hissettirmeniz çoğu zaman mümkün olmuyor. İstisnacı bir kültürün esas olduğu ülkemizde, vakanın içeriğinin, söz konusu kişinin özel durumunun adil karar alırken mutlaka göz önünde bulundurulması bekleniyor ve kabul görüyor. Batı’ya göre daha istisnacı olan Doğu kültürlerinde, daha esnek sistemler ve vakanın içeriğine göre esnetilerek, farklı uygulanabilen, yazılı kurallar benimseniyor ve tercih ediliyor.
Örneğin, bir terfi, işten çıkarma veya izin söz konusu olduğunda zaman zaman özel ailevi durumları nedeni ile bazı insanlara ayrıcalık tanınabilir, örneğin ailede çok önemli bir sağlık problemi yaşayan bir insana verilen izinlerde diğerlerine verilenden daha esnek davranılabilir. Türk insanı için adil kabul edilen de budur, çünkü o kişinin özel durumu nedeni ile istisnai bir uygulamaya hakkı vardır. Veya işten çıkarmalarda en düşük performanslı insan yerine bazen en kolay iş bulabilecek veya maddi sorumluluğu altında en az kişiye bakmakla yükümlü olan kişi seçilebilir.”

Adaleti sürekli sorguladığımız şu günlerin adalet algımızı da yeniden şekillendireceğini, ve herkesin ‘kendine özel adalet’ istediği bir toplumda gerçek adaletin asla olmayacağını farkederek beklentilerimizi değiştireceğimizi düşünüyorum. Bu farkındalık ise gelecekte ülkemizdeki yönetim sistemlerinde değişikliklere yol açacak. Belki hiçbir zaman Amerika gibi güç mesafesini sıfırlayıp ( güç mesafesi ile ilgili yazı ) tamamen sistemlere güvenemeyeceğiz ama bugünden daha sistem-odaklı yönetim tarzları benimseyeceğiz.

20130716-125559.jpg

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s