Kendi sorumluluğunun farkında olmak…

Çok seneler önceydi. Kalabalık bir grup akşam yemeğindeyiz.

Hararetle yurt dışında herkesin nasıl kurallara uyduğundan, bunun ne kadar iyi olduğundan, yurtdışında Türk turistlerin de kurallara uyduğundan, daha yurda girerken pasaport kuyruğuna yapılan kaynaklardan yurda döndüğümüzü anladığımızdan konuşuyoruz. Herkes bir ağızdan yükselir ve yaşadığı bir örneği paylaşır ya, öyle işte. Masanın bir kısmı, ülkenin genel olarak bu duruma davetiye çıkardığından bahsederken (kurallara uymamanın cezası olmaması gibi) diğer kısmı öyle olsa da zinhar hep kurallara uyduğunu iddia ediyor.

Bir yarım saat sonra konu yılbaşı organizasyonlarına geliyor. Sevdiğimiz bir mekandan bahsediyoruz, kurallara hep uyduğunu iddia edenlerden biri diyor ki;
“Biz yılbaşında orada olacağız, kapıdakilere adımı verip girin.”
“Nasıl yani?”, diyorum, “Rezervasyon yaptırmayacağız ve kapıya adını verip bu kadar insan gireceğiz?”
“Evet”, diyor, “Beni orada tanırlar”.
“Ne oldu?”, diyorum, “Hani kurallara uymak falan diyorduk? İşletmeci nasıl planlama yapacak herkes senin gibi eş dostu sokarsa?”

Bir sessizlik… Konu değişiyor 🙂

Geçen yazdı. İlk defa yurt dışında araba kullanıyorum.

Milano’dan bir liman kentine gidiyorum. Yol iki şerit. Yola çıkınca bir bakıyorum kamyon dolu… tabii ya, liman kenti, ticaret diyorum kafamdan. Yurdumdaki tecrübemle bir anda ümitsizliğe kapılıyorum: Bu yol hayatta bitmez… Şehir içi gibi trafikte gideceğim…

Ancak yolun devamı hiç de öyle olmuyor. Sol şerit (ilk anda bana mucizevi gelen bir şekilde) hep açık. Nasıl olur anlamıyorum. Sağ şerit kuyruk, ama tutarlı bir hızla giden bir kuyruk, sol ise hep açık…

Nasıl oluyor derken selektör yiyorum. Nedenini önce anlamıyorum. Çünkü önümdeki arabanın hemen dibindeyim.

Sonra trafiği izlemeye başlıyorum. İki şeritli yolda, sola geçip araç sollayan hemen her aracın hemen geri sağa geçtiğini fark ediyorum. Bazen aynı araçların birbirini geçtiği de oluyor, ama önündeki aracı geçen hemen sağa yanaşıyor.

Amaç soldan kaptırıp da gitmek değil yani.

Daha doğrusu, amaç senin soldan kendin hızla gitmen değil, amaç sol şeridin sürekli açık olması! Ve sadece iki şeritli kamyon dolu bu yolda sol şerit hiç tıkanmadan ilerliyorum.

Yol boyunca bir kaç kez yolu tıkayan pozisyonuna düşüyorum.

Ve düşünüyorum, insan başka türlüsünü görmediği zaman yanlış yaptığını nasıl bilebilir ki?

Her aracın sadece kendisini düşündüğü trafikte asıl amacın şeridin açık olması olduğunu, ambulanslara yol vermeyen ülkemizde, emniyet şeritlerinden hız yapılan ülkemizde, 4 şeritli yolda bile her şeridin tıkalı olduğu ülkemizde, akılda tutmak ne kadar da zor… akılda tutmak zor olmasa da, “elin enayisi” olarak görülmeyi hazmetmek zor değil mi?

Geçen aydı. Bir arkadaşım işyerinde bir arkadaşı ile arasının kötü olduğunu anlatıyordu. Adam iletişim konusunda çok fena biriymiş, onunla anlaşmak zormuş, yüzü asıkmış, bir günaydın bile demezmiş…

“Sen ona günaydın der misin?” dedim. Baktım sessiz, “En son ne zaman ona günaydın dedin? O seni iletişim konusunda nasıl anlatıyordur sence?” dedim.

Herkese farklı bir yüzümüzü gösterdiğimizin farkında mıyız acaba? Benim iletişim konusunda ne kadar iyi olduğumu çalıştığım 10 kişiye sorsanız, 10 farklı cevap alacağınıza eminim. Çünkü iletişim çift yönlüdür ve herkesle farklı tonda iletişim kurarız. Bazen de 10 kişiden 8 kişi ile iletişimimiz iyi olduğu için diğer 2 kişiye bizim de iyi davranmadığımız gerçeğine gözlerimizi yumuveririz. Halbuki insanca. Halbuki fark etsek düzelmese de sorumluluğumuzu alır belki biraz farklı davranırız.

Uzun lafın kısası, genel olarak olumsuz olayların değerlendirmesini yaparken hep bir edilgen yerden yapıyoruz. Hep bir kurban psikolojisiyle… Dış etkenler, ortam, başkaları.. oysa olup biten her şeyde, mikro ya da makro ölçekte olsun, bir payımız var. Çorbada tuzumuz veya biberimiz var. Farkında olmamız ve sorumluluğumuzu ele almamız büyük fark yaratır.

Diyor, ve sizi hazır da Mart ayındayken, kadınların toplumda karşılaştıkları zorluklarla ilgili hepimizin sorumluluğu olduğu gerçeğiyle bizleri yüzleştiren bu video ile sizi baş başa bırakıyorum:

Not: Yazıyı yazdıktan sonra, blogda bakarken, aynı konuda 5 sene önce de yazdığımı fark ettim 🙂 Aynı şeylere kafayı takmak konusunda tutarlıyım, okumak isterseniz burada:

Dünyada Görmek İstediğin Değişimin Parçası Ol

https://catalystyazilar.com/2018/04/23/dunyada-gormek-istedigin-degisimin-parcasi-ol/

Kendi sorumluluğunun farkında olmak…’ için 2 yanıt

  1. Hangi güzelliklerin veya kötülüklerin devam etmesine nasıl bir katkımız oluyor, sorumluluğun bizde olduğu kısım var mı diye ne kadar duru, net ve hepimize tanıdık gelecek hikayelerle anlatmışsın sevgili Çiğdem. Daha fazla yazı lütfen! ❤

Yorum bırakın